![]() |
Özellikle kadınları tehdit ediyorlar |
Kadınların hayatını çok ciddi tehdit eden hastalıklara
dikkat etmek gerekiyor.
Meme kanseri hastalığı başta olmak
üzere kadınlarda çok sık rastlanan ciddi sağlık sorunlarına karşı en önemli şey
önlem almak.
Birçok hastalıkta erken tanı hayat kurtardığı için
hastalıkları önceden tanımak önem taşıyor.Yeditepe Üniversitesi Hastanesi
uzmanları kadınların hayatlarını tehdit eden hastalıklar hakkında bilgiler
verdi.
MEME KANSERİ
Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Özcan Gökçe, erken tanının meme kanserinde çok önemli olduğunun altını
çiziyor: ‘Erken tanı için temelde önerilen ve birbirlerini tamamlayan üç yöntem
var: Bunlardan ilki, kendi kendine yapılan meme muayenesi. 20 yaş sonrasında her
kadın âdetin 7–10 günleri arasında ayda bir kez memelerini muayene etmeli.
Ayrıca 20 – 40 yaş arasında 1–3 yılda bir, 40 yaşından itibaren de yıllık olarak
bir genel cerrahi uzmanına meme muayenesi yaptırılmalı. Üçüncü ve en önemli
erken tanı için tarama yöntemi olan radyolojik görüntüleme metodu mamografi, 40
yaşından sonra düzenli yapılması halinde meme kanserinin erken yakalanmasında
kilit rol oynuyor.’
RAHİMAĞZI KANSERİ
Kadın Hastalıkları ve
Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, ‘Rahim ağzı kanseri her
yıl 500 binden fazla kadında görülüyor. Rahim ağzı kanseri tüm dünya kadınları
arasında meme kanserinden sonra görülen en sık ikinci kanser türüdür.
İstatistiklere göre 250 bin kadın her yıl bu hastalık nedeniyle hayatını
kaybetmektedir. Kansere dönüşmeden erken dönemde yakalanması pap-smear testi ile
mümkündür. Bu yüzden, bütün kadınlara yılda bir defa smear testi önerilmektedir.
Kanser öncülü bu hastalıkların cerrahi tedavileri tüm dünyada ve ülkemizde
bilinmekte ve uygulanmaktadır. Ayrıca son yıllarda HPV’nin yüksek riskli bazı
tiplerinin rahimağzı kanserinin ve onun öncül hastalıklarının hemen hepsinde ana
neden olduğu, virüsün hücrelerde kansere dönüşümü başlattığı gösterilmiştir. Bu
virüsün bulaşmasını önleyerek kanser ve diğer hastalıklardan korunmanın mümkün
olabileceği ise son yıllarda öne çıkan bir konudur. HPV’nin kanser oluşturan
yüksek riskli tiplerinden olduğu kadar cinsel siğillere yol açan HPV tiplerinden
de korunmak önemlidir. Virüsün bulaşmasını kızamık, suçiçeği, grip gibi
hastalıklarda olduğu gibi bağışıklık sistemi yoluyla, vücuda virüs girse bile
onu savunma sistemimizle yok ederek önlemek, aşı ile mümkündür. HPV aşısı son on
yılın en önemli toplum sağlığı ve kanserle mücadele çabalarının başında
gelmektir. Koruyucu hekimlik açısından çocukluk çağından itibaren başlayarak kız
çocuklarının ve hastalıkla karşılaşmamış genç ve yetişkinlerin aşının koruma
şemsiyesi altına alınması gerekmektedir.’
OSTEOPOROZ
Fizik
Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ece Aydoğ, osteoporoz konusunda
hastaları doğru tedavi konusunda uyarıyor: ‘Kadınlarda kemik kaybını hızlandıran
nedenlerden en önemlisi menopozdur. Menopoz ile birlikte cinsiyet hormonları
azalmaya başlayınca kemik kütlesi de azalmaya başlamakta ve ilerleyen yıllarda
kırık riski artmaktadır. Bu kırıklar da birçok sıkıntıyı beraberinde
getirmektedir. Örneğin omurga kırıkları bel ağrılarına ilaveten zaman içersinde
boy kısalmasına ve sırtta kamburlaşmaya yol açmaktadır. Bu durum kadında
sindirim ve solunum problemlerine yol açabileceği gibi kas kuvvetinde azalmanın
da katkısı ile denge bozukluğuna neden olmakta ve buna bağlı düşme riski
artmaktadır. Dolayısı ile yeni kırıklara davetiye çıkarılmış olmaktadır. Tüm
bunlar kadını günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı hale getirmekte ve sonuç
olarak depresyon tablosuna yol açmaktadır. Ayrıca 65 yaş sonrası daha fazla
gördüğümüz kalça kırıkları da ölüm riskine neden olabilmekte ve hayatta
kalanlarda ise ağır özürlülük tablosu ortaya çıkmaktadır.
Osteoporozun en
etkili tedavisi kemik kaybının önlenmesidir. Bunun için daha çocuk yaşlarda
önlemler alınmaya başlanmalıdır. Çocukların diyetle yeterli miktarda kalsiyum ve
fosfor alması ve yeterli düzeyde güneş ışığına maruz kalmaları sağlanmalıdır.
Özellikle vücuda yük bindiren egzersizler daha çocukluk yıllarından itibaren
yapılmaya başlanmalıdır. Hayat boyu sigara, fazla alkol ve kahve tüketiminden
kaçınılmalıdır. Eğer osteoporoz tanısı almışsak ilaç tedavileri ve düzenli
egzersiz ile kemik kaybını durdurabilir hatta bir miktar arttırabiliriz de.
Ayrıca yine yaşlılarda düşmelerin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması
kırık riskini önemli ölçüde azaltır. Bu önlemlerin başında dengeyi geliştirmek
için yapılan egzersizler gelmelidir. Ayrıca hem kemik kütlesini arttıran hem de
dengenin sağlanmasında önemli bir faktör olan kas kuvvetlendirme egzersizleri de
mutlaka ilave edilmelidir. Görme ve işitme kusurları varsa mutlaka düzeltilmeli,
sakinleştirici ilaçlardan kaçınılmalı, düşmeyi önlemeye yönelik ev düzenlemeleri
yapılmalı, günlük yaşam aktivitelerinde yardımcı cihazlar kullanılmalı ve
mutlaka D vitamini desteği verilmelidir.’
İDRAR
KAÇIRMA
Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Sarıca, ‘idrar
kaçırma’ sorununun çözülebilir bir sorun olduğunu belirterek kadınların doktora
gitmekten çekinmemesi gerektiğini belirtiyor. ‘Temelde kadınların hastalığı olan
idrar kaçırmaya tıpta inkontinans denmektedir. İnkontinans 35 yaşın üzerindeki
her 5 kadından birinde görülüyor. Kişinin sosyal yaşantısını etkileyecek olan
her idrar kaçırma bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir. İdrar kaçırma; öksürme,
hapşırma veya gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya
çıkabileceği gibi, daha az eforla da (yürümek, yataktan kalkmak gibi) meydana
gelebilir. Bu tip idrar kaçırmaya zorlanma(sıkışma) tipi idrar
kaçırma-inkontinans adı verilmektedir. Bu hastalarda kaçırma, kişinin ani olarak
idrara çıkma ve sıkışma hissi ile beraberdir. Bazı kişilerde ise idrar
kaçırmanın iki tipi de birlikte görülür. Bu tip idrar kaçırmaya da karışık tip
inkontinans denir. İdrar kaçırma şikâyeti olan hastalarda tedaviden önce
yapılacak tetkiklerle idrar kaçırmanın neden kaynaklandığını ve hangi tipte
olduğunu belirlemek gerekir. Gerektiğinde ise ürodinami adını verdiğimiz idrar
kesesinin fonksiyonlarının değerlendirildiği testi yapmak gerekir. Bu test de
mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir ürolog tarafından yapılmalıdır. İdrar
kaçırmanın tedavisinde ise mesane eğitimi, fizik tedavi yöntemleri (kasık
adalelerinin güçlendirilmesi), ilaç tedavileri, elektrikle uyarma (stimulasyon),
menopozdaki kadınlarda hormon tedavisi ve cerrahi yöntemler olmak üzere çeşitli
tedavi alternatifleri bulunmaktadır.
İdrar kaçırma sorunu çok önemli bir
sosyal problem olup, günümüz modern tedavileri ile başarılı olarak ortadan
kaldırılmaktadır.’
OBEZİTE
Beslenme ve Diyet Uzmanı Zehra
Akören, kilo problemi olan kadınların, çeşitli diyet programları
uygulamalarının yanlış olduğunu vurguluyor: ‘Zayıflama diyeti diye bir Diyet
yoktur. Diyetler; hastalar ve hastalıklar için vardır. Diyet negatif bir
kelimedir etkisi olumsuzdur. Kilo problemi; hayatımızı düzene sokmakla, stres
yönetimi ile düşüncelerimizi yapılandırmakla, SAĞLIKLI BESLENME -Egzersiz ile
çözülür. Kişiler iç salgı bezlerinin (Tiroid, böbrek üstü bezleri, kadın doğum
hormonları, leptin seviyesi vb…) sağlıklı çalıştığından ve gıda alerjilerinin
olup olmadığından mutlaka emin olmalıdır’
KALP
HASTALIKLARI
Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muzaffer
Değertekin, kadınlarda kalp krizi görülme sıklığının sanılanın aksine
erkeklerden az olmadığını belirterek kadınlara önerilerde
bulunuyor:
‘Özellikle 60 yaşından sonra kadınlar erkeklerle eşit duruma
gelmektedirler. Bunun yanında kadınlarda olumsuzluk hastalığın tanınması ve
tedaviye yanıtta da devam etmektedir. Araştırmalar, ilk kalp krizini izleyen 1
ay içinde ölüm riskinin, 6 ay içinde de ölüm riski ve yeniden hastaneye yatma
gereksiniminin erkeklere göre kadınlarda daha yüksek olduğunu göstermektedir.
İlk kalp krizinden sonra kadınlarda ölüm riskinin erkeklere göre %70 daha fazla
olduğu saptanmıştır. Kadın hastalara sigara içmemelerini, yağlı yiyeceklerden ve
dolayısıyla obeziteden kaçınmalarını, yüksek tansiyonlarını takip ettirip
gerekiyorsa düzenli ilaç kullanmalarını, düzenli beslenmelerini ve haftada en az
3 kez 45 dakika düzenli spor aktivitelerinde bulunmalarını, stres ve
depresyondan kaçınmalarını tavsiye ediyoruz.’